27 Mayıs 2021

Sanırım boş bir kağıda birkaç kelime bile olsa yazabilmek için kendimi en sağlamından üzüp yıpratmam gerekiyor. Gözyaşlarımın bir kelimeye dönüşebilecek kadar çok akması gerekiyor. Çünkü başka türlü duygularımı saf bir şekilde iletemiyorum, yazdığım her şey yavan geliyor. Ne yazık ki size melankolik ve kendime yönelik alaycı yazılarımdan başka sunacak bir şeyim yok, ya da siz diye hitap ettiğim sizler yoksunuz. Ve siz ve sizin gibiler olmadığı için önümdeki bomboş beyaz kağıt ve ben bir aradayız.

Artık uyuşmuş hissediyorum, stres bedenime karşı açtığı savaşı yavaş yavaş kazanıyor ve ruhumu ele geçirerek beni taşa çeviriyor. Mutsuzluğu da ordusuna katmış bulunmakta ve bana son ataklarını yapmak üzere harekete geçiyorlar. Bütün kimliğimi, benliğimi, yaratıcılığımı, ruhumu sömürüyor ikisi de, ve ben onların kontrol ettiği Afrika’daki bir sömürgesine dönüşüyorum. Bedenim Afrika’nın uçsuz bucaksız savanları oluyor, beynimin her bir kıvrımı ise onların çalıştırdığı siyahi köleler. Kafatasım ise derme çatma bir çadır, ufak bir rüzgarda beynimin tüm kıvrımlarını uçurabilecek potansiyeli var. Stres ve mutsuzluk ise kendini bilmiş, ukala ve sert iki patron. Çalışanlarını -beyin kıvrımlarım olan siyahi köleleri- nasıl çalıştıracaklarını bilmiyorlar. Özellikle iki patron bir araya geldiğinde vardiya çatışması oluyor ve ben yataktan çıkamıyorum. Ha-ha, ne kadar alaycıyım değil mi? Ne yazık ki yüzümde tek bir mimik oynamıyor bunları yazarken, son bir gayretimle kendimle alay ederek iki patronumu da küçümsemeye çalışıyorum beni kovsunlar işten diye. Üstelik sağlık sigortası bile vermiyorlar, yataktan çıkamadığım halde sosyal hayata karışmaya mecbur kalıyorum. Stres patronum özellikle hepsinin suratları aynı olan insanın içini daraltıcı konulardan konuşan insanların yanındayken bana teftiş yapıyor. Ellerimde bir titremeye dönüşüyor patronum, bazen de alt ve üst dişlerimin arasında rahatsız edici bir baskıya. Delirtiyor beni patronum; hem dışlanma korkusuyla tehdit ediyor beni o iç daraltıcı konulara karışmak için, hem de konuştuktan sonra azarlıyor beni o insanlar için yeterince iç daraltıcı konuşamadığımdan. Akşam eve doğru ise bir karın ağrısı şeklinde ziyaret ediyor beni patronum, muhteşem bir bulantıya dönüşüyor ve ben insanların dudakları arasında dolanıp duran o iç daraltıcı konuşmasına dönüşüyorum. Tabii patronum benim insanların dudakları arasında dolanan bir aşık olma isteğimi kesinlikle görmezden geliyor. Yaşadığım dört duvardan oluşan kutuma adım attığım an ise Mutsuzluk patronum gün sonu değerlendirmesi için toplantı başlatıyor. İkimiz birlikte yatağa bırakıyoruz kendimizi, toplantı saatler boyu sürüyor çünkü. Genelde gözyaşları ile bitiriyoruz toplantımızı, maalesef patronumun ya da benim komikliğimden değil. Şirketimizin, yani benim ruhumun durumu kötüye gittiği ve batmak üzere olduğu için. 

Mutsuzluk patronum biraz daha serbest birisi fakat insanı oldukça rahatsız eden bir yapısı var. Yönetimi ise Stres patronumla bir araya geldiği zaman tam bir faciaya dönüşüyor. Stres işlerin acele yapılmasını dikte eden sert biriyken diğeri Şirketimize bu işleri yapacak enerjiyi sağlayamıyor ve bu işlerin yapılmasını bile gereksiz buluyor. Dolayısıyla çalışanlar kısa devre yaşıyor ve yatağa düşüyoruz, bütün gün işçilerimiz, yani beynim kendini uyuşturmaya çalışıyor. Gerçeklikten kopuyoruz, anda kalamıyoruz, zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyoruz. İşte böyle bir şey benim sistemim. Tabii duvar dibine çöküp yalnız başımda cenin pozisyonunda titreyerek ağladığım gecelerde şirket ya da patron düşüncesi de oluşturamıyorum kendimle dalga geçerek. O an sadece ruhum çekiliyor ve ben ölüyormuş gibi hissediyorum. Kelimelerimin sonuna gelmiş bulunmaktayız, bugünkü stand-up şovuma katıldığınız için teşekkürler.

Yorumlar

  1. trajedi, komedi ve dram üçlüsü arasında gidip geldim yazıyı okurken.. ve sonunda şuna karara vardım. hikayenin anlatımı komedi, patronlarla etkileşim dram, gecenin sonunda herşeyin farkında olmaksa trajedi.

    YanıtlaSil
  2. Hiçkimsenin hakkını alamadığı düzende isyan kaçınılmazdır. Mutlu sonla biter mi bilmem ama mutsuzluk patronunun istifa edeceğinden eminim…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

yorum yapsana?

popülerler