21 Haziran 2021

Hayat sürprizlerle doludur. Hangi denize çıkan sokağından, lambası üzerine titreyen kaldırım taşlarının kapladığı yolundan, bir dönemecinin sonundan ne zaman karşınıza ihtiyacınız olan ruhu çıkaracağı belli olmaz. Öyle bir şeydir ki bu, o ruh sizi tam da ihtiyacınız olduğunda bulur. Fakat bu olay bir ayna gibidir, ihtiyaçlar karşılıklıdır. Karşımıza çıkan ruh bazen belki bizim titrek ellerimizde taşımaya korkacağımız kadar kırılgan olur, narin olur. Bir yandan da kıyamayız o ruha, hafif bir tüy gibidir; öbür yandan ise taşıdıkları ona demir ağırlığını verir, bir o kadar da kırılgan olur bazen. Elimizde tutmaktan, onu düşürüp kırmaktan korktuğumuz kadar da üstüne titreriz. O masum bakışlarını, bizim yanımızda titreyen ellerini, bir çocuk gibi çarpık yürüyen bacaklarını, masum kalbini, titreyen ruhunu kanatlarımız altına almak isteriz. O ruhu bulduğumuz an ise dünya durur. Artık kimse yoktur, sadece o ruh ve biz varızdır. Karanlıklar aydınlığa çıkar; yalnızlıklarımız karışır, bedenlerimiz karışır, ruhlarımız karışır ve bütüne ulaşır. İçimizde taşıdığımız yalnızlıklarımız birleşir ve iki kişilik yalnızlığımız oluşur. Bir hayalet gibi geçip gittiğimiz sokaklar artık bizi gördükleri için şanslı olmalıdır, penceresinden kediler çıkan her apartman, yürüyen her mutsuz insan, birbirine asık suratla bakan bütün binalar bu birleşime tanık oldukları için çok önemli ve unutulmaması gereken bir ana imza atarlar. Karşımıza çıkan bu kırılgan ruhun ise bize öğreteceği çok şey vardır. Önemli olan ise sonu belli olmayan yolculuğumuz boyunca o ruha sıkıca tutunmak ve onu kaybetmemektir.

Yorumlar

popülerler