7 Haziran 2021

Vücudumun neredeyse bütününü kaplayan, elimle tutabileceim younluk ve büyüklükte bir acı var kalbimden yayılan. Ve ben kan pompalamaya devam ettikçe, ince bileklerimde nabzım attıı sürece, nefesim bu dünyanın oksijenine karıtıkça bu acı içimde, damarlarımdan tüm vücuduma, hücrelerime yayılacak, yayılıyor. Ruhumu oluturuyor artık bu, onu evirip çeviriyor ve insanların arasından hayalet gibi geçip giden, boş bakıların boş vücutlar üzerinde gezdii bir surata, çelimsiz ve biçimsiz bir bedene, hastalıklı ve paranoyak bir zihne, alamaktan bitap dümüş gözlere, konutuu her kelimede diliyle kavga eden kararsız bir aıza, titreyen ve kenarları yenmiş baparmakların bulunduu bir çift ele, titreyen zapzayıf bacaklara, kısacası bana ait olmayan bir bedene yerletiriyor. Gözlerimin gördüü her ey anlamını yitiriyor yavaça, adeta rengi soluyor, önemi kayboluyor benim için. Fakat asıl anlamını yitiren benim, cansız bir metro kapısı için bile bir anlamım kalmamış bulunmakta. nsanların arasından geçip giden, kimsenin beş saniye sonra hatırlamayacaı, aidiyetsiz, yapayalnız bir bedenin içine sıkış bir ruhum çünkü ben. Hem kırıcı, hem de kırılgan ruhum. Kendime en çok yediremediim ey de bu zaten, kırdıım için kırılıyorum. Yaptıım her eylemin cezasını yine kendim kendime kesiyorum; kendi kendimin savcısı, kendi kendimin avukatı oluyorum. Davalarım ise oldukça sert ve çekimeli geçiyor, ve zihnimi ömür boyu müebbet hapis cezasına çarptırıyorum kendi bedenim içinde. Bütün gün bedenimi adeta valiz taır gibi taıyıp, eve gidince dört boş duvara açabiliyorum sadece kendimi. Ne bir yere ait hissedebiliyorum, ne de birisine. Evde olmanın o sıcaklık hissini ruhuma öretemiyorum asla, bir limanının olmasının verdii güven hissinden bihaber yaıyorum. En kötüsü de yalanlarla yaatıyorum kendimi, bayılıyorum kendimi kandırmaya. Karılaım her bedende, her ruhta, beni sarmalayan her kolda, tenime deen her tende, dudaklarıma karıan her dudakta evimde hissediyorum kendimi bir anlık da olsa. Misafir olduumu unutuyorum, karımdakini de kendimi de kandırıyorum. Fakat gün sonunda çırılçıplak kaldıım yer yine boyası sökülmü, kirli beyaz dört duvarım oluyor, benim alama duvarlarım. Bugün ise yaptıklarım sonucu balayan durumam sonuçlamnmış durumda; sanıın, yani ruhumun, kendini arındırana kadar, kimliinden kurtulana kadar acı çekmesi gerekiyor. Karar verildi ve onaylandı. Acı baımı döndürüyor, kelimeler beni nereye götürürse oraya gidiyorum. Yazdıklarımda bile bir yere ait olamıyorum. Zihnimin dili çarkları çok hızlı dönüyor, düünceden düünceye atlıyorum. Oysaki ben bu çarkların tamamen durmasını istiyorum, bir an olsun düünmemek. Ve bugün uzun süre sonra kendimi yataa bırakmanın hafifliini bedenimi balkonumdan souk ve vücudumu okayacak rüzgarın kollarına bırakarak yaşamak istiyorum.

Yorumlar

  1. Sen bunları yazarken ne hissettiysen ben de okurken aynılarını hissettim. Çok beğendim. Ah biz overthinking esirleri... Hiç kurtulamayacak mıyız bitmeyen düşüncelerden? Keşke bir ağaçta yaprak olsaydım diyorum bazen. Dala tutunup direnecek gücüm kalmadığında, rüzgar nereye ben oraya...

    YanıtlaSil
  2. acıyı çek.. ruhunu arındır.. evindeymişsin gibi hissedeceğin gönüllere misafir ol, kocaman sarıl ve pengueni öp ;)

    YanıtlaSil
  3. ikili yalnızlıkların rüzgara ulaşmanın tek çaresi olduğunu hissettiriyor...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

yorum yapsana?

popülerler