12 Ağustos 2021
yalnızlık, ayak bileklerimize vurulmuş bir pranga gibi. uzağa gitmek istedik mi çekiveriyor bizi köşemize, boynumuza sıkıca dolanmış bir tasma gibi. kaçtıkça ipini kısaltıyor tasmanın, eninde sonunda ona teslim oluyoruz. yine her şeyden geride kalan sadece biz oluyoruz; mutlu sofralardan, mutlu insanlardan, sonu gelmezmiş gibi hissedilen kıkırdamalardan, birbirine karışan kahkahalardan…hep geride bırakılmaya mahkumuz çünkü. hayat tüm hızıyla devam ediyor demiştim, ediyor. bizi geride bırakarak, bizi almadan devam ediyor. biz arkasından izlemek için yaratılmışız, koşsak da durup yakalamasını beceremeyiz. yerimizde sayarız, bir adım ileri gitmesini beceremeyiz. mutlu olmak için yaratılmadığımız ise ayrı bir gerçek, hiçbir insanın mutlu olmak için yaratılmadığı gibi. insan kemiklerini çepeçevre saran aciz eti ile birlikte bir pespaye olmaya mahkumdur.
hayal kurmamakta fayda var, can acıtıyor çünkü düşüncelerin dallanıp budaklanması. bir limana demir atmamakta fayda var, limana zincirlerini takıldı mı, giderken bir parçanızla beraber geride bırakıyorsunuz çünkü limanı. kabuğumdan çıkmaya ürküyorum artık, savunmasız ve köşesine sinmiş bir haldeyim. umutlarımı bir daha bulamamak üzere kaybettim; bir kısmını ise rafa kaldırdım, asla çıkartmayacağım eski bir bavul içerisinde. iyi niyetlerimi paramparça ettim, içimdeki çocuğu ise boğmaya çalışıyorum. sesini çıkartanın keseceğim kafasını; hatta öyle ki, düşünmektense kendi kafamı bile kopartırım!
öfke doluyum insanların en içerisinde bir canavar gibi saklanan hırtlıklarına. evimin bir göğüs kafesinden ibaret olmasını isterken dört beyaz duvarın arasına sıkışıp kalmaktan çok yoruldum. sarıldığım kolların beni boğmaya çalışmasından, yüzdüğüm okyanusların beni yutmasından, soluduğum soluğunun nefesimi tıkamasından yoruldum. fırtına sonrası durulan dalgasız bir deniz gibiyim artık, uzağa gitmek istemiyorum. inadına yerimde sayacağım, inadına geride kalacağım ve inadına kimsenin peşinden gitmeyeceğim artık. artık parçalarımı dağıtmayacağım, bir bir toparlayacağım hepsini. yol ilerlemiyorsa devam etmeyeceğim, oturacağım yolun ortasına. hayat bana karşı kuralları ile oynamıyorsa ben de oynamayacağım. inadına hırtlık!
celiné der ki; başlangıçta, haliyle, biraz daha iyi olurdu elbette, çünkü insanların sizi tanımaları, havaya girip size nasıl zarar verebileceklerini bulmaları ne de olsa biraz zaman ister. henüz size kötülük etmenin en kolay yolunu bulmaya çalıştıkları sürece, biraz nefes almak mümkündür, ama işte o bağlantı noktasını buldukları an, her gittiğiniz yerde kör tuttuğunu beller. sonuçta en keyifli dönem, gidilen her yeni yerde henüz bir yabancı olmaya devam ettiğiniz zaman dilimidir. sonrasında, aynı hırtlık yeniden başlar. insan doğası budur. işin püf noktası, o sevgili dostlarınızın sizin zayıf noktanızı iyice bellemelerini gereğinden fazla beklememektir. tahtakurularını sığınacakları çatlaklarını bulmadan önce ezmek gerek. bu paragrafın üzerine denilebilecek pek bir şey kalmıyor, sadece ben tahtakurularını ezmeyi beceremediğimden mütevellit içimdeki tüm açıkları tahtakurularından artakalanlarla dolu.
artık alışacağım içimdeki bu boşluğa ve doldurmaya çalışmayacağım, doldurtmayacağım. içimdeki bu boşlukla yaşayacağım ve alışacağım bu yalnızlığa. sevilmemeye de alışacağım, sevmemeye de. kendi başımın çaresine kendim bakacağım ve kendi kendime yeteceğim. sadece olmuyor, beceremiyorum, yazdıklarıma kendim bile inanamıyorum ama becereceğim. hayat bana zorla da olsa öğretiyor, kafama zorla sokmayı seviyor.
artık gözyaşlarımı silmeliyim. asla bir yere ait olamayacağımı güzelce öğrendim bugün, dersimi aldım. nereye gidersem gideyim aidiyetsizlik hissinin de gölgem gibi peşim sıra sürükleneceğini biliyorum. kalbimin kepenklerini indiriyorum artık, üzerine de sağlam bir kilit vuruyorum.
seni çok seviyorum ������
YanıtlaSilbenzer bi hikayenin "limanı" olarak sanırım aynı yorulmuşluk, bezmişlik hislerini paylaşıyoruz. hayalkırıklıklarına değinmeyeceğim bile, zira onlar rutinimiz. sanırım ben de liman olmaktan sıkıldım. güvenli bir yer, omuz, göğüs olmanın insana getirdiği iç huzurun yanısıra, misafirlerin hoyratlıkları, sanki mecburmuşum gibi ülfet içerisinde olmaları ve duyguların en negatiflerini senle yaşarken, pozitifleri için devamlı arayışta olmaları umutlarını, sevinçlerini götürüyor.
YanıtlaSilbu zamana kadar yaşadığım iç huzur çoktan taştı ve dahası taşanlar başkalarının işine de yaramıyor. o dolulukla ihtiyacım olan yeni duygulara doğru yürümek istiyorum artık, belki birazını boşaltmam gerekecek ya da takas edeceğiz karşımdakiyle.. onu zaman gösterecek.