LUCIUS'A.
yarın öleceğim
ve ellerimin soğukluğunu
ebediyen hissedeceksin
bu sefer “kansızlıktan” diyemeyeceğim
hem ölüler konuşamaz zaten
yaşayan ölü olmaktan mütevellit
yaşadığımı sanarken de konuşmadım
onlarca şey söyleyebilirdim sana
belki yalvarabilirdim yeterince
korksaydım sokağın ortasında kaybolan
masum bir çocuk gibi
babasının elini bırakan
ama korkular sonradan yer insanı
zaman geçtikçe olgunlaştı içimde
ve iş işten geçince seni yakalamak istedim
koşup da peşinden
ama aramızda kilometreler vardı
ve kalplerimiz ırak en az bedenlerimiz kadar
kan çiçeğin sen gidince soldu
ne sulandı ne ışık aldı
için için kan ağladı
kimse sevmedi yapraklarını
“güzel kızım” diye
şeytanın çocuğunun artık doldu tarihi
ve ölecek yarın
öleceğim
belki bir tabuta koymayacaklar beni
ama yarın zihnimin odalarının birinde
beynimi asacağım
sen gidince kalbimi sallandırdığım ipte
yarın öleceğim
ve sen saçlarımı bir kez daha sevemeden
çığlık çığlığa eriyeceğim.
daha nasıl haykırılabilir ki sessiz sessiz derinden.. daha ne kadar sağır kalınabilr ki bedeni yırtıp çıkarcasına terkeden ruhun isyanına
YanıtlaSil