inadına isyan!
hepimiz dönem dönem hayatın karşısında toy bir çocuk gibi kalıyoruz. böyle anlarda insanların hırtlığı vasıtasıyla hayat kafamıza vura vura bize bir şeyler öğretiyor. bazen de öğrendiğimiz şeylerin, sadece öğretilmiş genel ve yanlış yargılar olduğunu fark ediyoruz. kendi ahlak süzgecimizden bir türlü geçiremiyoruz onları. özellikle genç bir kadın olduğu zaman insan, o tomurcuklanıp filizlenme döneminde adeta kabuk atıyor. eğer toplum normlarının dikine gidilebiliyorsa her yerde yetişebilecek bir tohum haline geliyor artık. bir kadının kendini keşfetmesi, o kişiyi değiştirmekle birlikte toplumu da değiştiriyor. bir kişi daha eksiliyor aralarından. üst akıllar bunu istemiyor, bilinçlenirsek onlara karşı olan itaatimizi yitireceğimizi düşünüyorlar. ve nitekim çoğu kadını da bu yolda sindirip pasifleştiriyorlar. eminim ki hepimiz hayatımızın bu döneminde ataerkiyle karşı karşıya kaldık. bize onu giyemezsin, oraya gidemezsin, onunla konuşamazsın dediler. kadının zekasını ve başarısını küçümseyerek paralarıyla üzerimizde tahakküm kurmaya çalıştılar. çünkü sahip oldukları tek şey buydu. kokuşmuş ve çürümüş ruhlarını ellerindeki maddiyatla maskelemeye çalıştılar. bir kadın onları asla oldukları gibi sevmezdi çünkü, anneleri bile içten içe bir nefret besler onlara. ama ben yine eminim ki, anneler de maalesef ki onların tahakküm yolunda acı bir şekilde sindirilmiştir.
kadının tertemiz olmasını beklediler. kendileri dünyanın tüm renkleriyle kirlenirken kadının kendini onlar için bembeyaz tutmasını beklediler. kadının özgür bireyliğini hiçe saydılar. kadının da istediği kişiyle tutku ile sevişebileceğini görmezden geldiler, cinsel arzularını hiçe saydılar. kadını kendilerini bekleyen bir eşya gibi gördüler. onlar için kadının nihai amacı kendini onlara saklamak olmalıydı. kadını anneliğe indirgediler. onlar evlendiklerinde, evlendikleri kişi bir kadın değil bir anne oldu gözlerinde. üstüne üstlük kadının anneliğini küçümsediler, kendilerinin bu göreve tek katkısı sadece bir spermken.
kimi kadınlar korkutuldu, boyun eğmek zorunda bırakıldı. maddi özgürlüklerinden sonra manevi özgürlükleri de sırayla alındı ellerinden. korkutabildikleri kadınları öyle bir sindirdiler ki, kadını kadına düşman kıldılar. gelenekçi bir toplum yarattılar. öyle ki, giydiğimiz eteğe laf eden tek kişi erkek olmamaya başladı. eleştiriyi önce sindirilmiş hemcinslerimizden almaya başladık. bu kesinlikle kadınların suçu değil, onların bireyliğini hiçe sayarak onları zamanında sindirmiş olan erkek toplumunun suçudur.
tüm bunlar yetmemiş gibi, hepsi de hücrelerine kadar kaynayan bir bencillik taşıyor içlerinde. temelinde öldürme arzusuna dayanır bir şekilde kadının sadece kendilerine ait olmasını bekliyorlar. onların kadını (!) başkasının altında olmamalı çünkü. başkasını isterse, pabuçlarının dama atılacaklarını biliyorlar. tüm erkekler aynı değil çünkü. ataerkiden arınmış, kadını birey olarak gören ve özgürlüğüne saygı duyan erkekler de olduğunu biliyorlar ve onlardan tüm benlikleriyle nefret ediyorlar.
istemiyorlar, kadınlarını (!) başkalarının başkalarının altında zevkten dört köşe görme düşüncesini zavallı zihinleri kaldıramıyor. köpürüyorlar. kıskanıyorlar. ama ne oluyor biliyor musunuz? zihinlerinde yatan sapıklık, kadınlarını (!) başka kadınlarla görebilmeyi arzu ediyor içten içe. kendi kadınlarını (!) paylaşamadıkları yetmiyormuş gibi, doymak bilmeyen bir arzu ile başka kadınlara da sahip olmak istiyorlar. aslında hiç kimseye sahip olamayacaklarını unutuyorlar. birine sahip olmadan önce kendi aletlerine sahip olmayı öğrenmeliler halbuki.
sözlerim elbette ki can acıtacak. parmaklarımdan kağıda aktarılan her bir kelimenin nihai amacı bu zaten. can acıtmak. erkeklerin ve kadınların. erkekleri parçalarına ayırmak, kadınları uyandırmak için. bu sözcükler kesinlikle can acıtmak için var. lakin sadece sözcükler yeterli olmuyor can acıtmaya. başkaldırmak lazım. o eteği giymek lazım, o saatte dışarı çıkmak lazım, yeni bedenler tatmak lazım, hizmet etmemek lazım, boyun eğmemek lazım, ev işi yapmamak lazım, akşam yemeğinde ne yapacağım diye düşünmemek lazım, özgürleşmek lazım. isyan etmek lazım artık. üzerimizde şiddetle kurulan bu baskıya karşı bir devrim yaratmak lazım. kimsenin üzerimizde tahakküm kuramayacağını kanıtlamak lazım. kimsenin kadının özgür ruhunu zincirleyemeyeceğini öğretmek lazım. kadın kimseye ait değildir, kadın bir oyuncak değildir, kadın kimseden sorumlu değildir ve kimseye bir sorumluluğu yoktur; bunları her zihnin içine yerleştirmek gerek. kadının namusu gibi bir kavramdan söz edilemeyeceğini, kadının istediğiyle yatabileceğini çünkü kadının da sadece kendine ait bir bedeni olduğunu haykırmak gerek. avazımız çıktığınca çığlıklar atmamız gerek artık. bu düzeni ayaklarımızın altına alacağımız günleri yine biz getireceğiz, ve başlarına yıkacağız. kendi kurtuluşumuzu kendimiz getireceğiz, çünkü kimseye muhtaç değiliz. inadına isyan!
❤️
YanıtlaSil