fazladan deli gömleği olan var mı?

sanırım neden yazdığımı buldum. başka türlü haykıramıyorum çünkü. başka türlü sadece kendi kendime debeleniyorum. yazılarımda sürekli boğulma ve kapana kısılma kelimelerini kullanıyorum çünkü kapana kısılmış bir şekilde nefesimi tüketirken yazarken buluyorum kendimi hep.


her zaman aynı şeyleri yazmaktan, aynı acıları yaşamaktan, kendimi yine bu siktiğim kağıdının başında gözyaşlarıyla bulmaktan, yine aynı böcek olmaktan, yer mekan fark etmeksizin hep köşeme sinip ağlamaktan, bıkmaktan, bu girdapta kaybolmaktan, çıkamadığım bu mide bulantısından, kabustan, ateşten havale geçirecek gibi olduğum zaman gördüğüm rüya gibi olan günlerden, kafa karışıklıklarından, mide bulantılarından, kalbimi un ufak eden üzüntülerden, içimi yakıp geçen kahırlardan, hepsinden ve her şeyden, ne kadar çabalasam da başa dönmekten, asla kaçamamaktan, çaresizliğimin beni sarıp sarmalamasından, bir şeylere mecbur olmaktan, zar zor kurduğum düzenin başıma yıkılmasından, yıkılmaktan, ölmekten ve ölüyor olmaktan, sevginin her şeyi çözememesinden, aslında işin özünde etrafımızda ne kadar insan olursa olsun yapayalnız olmaktan, bu acıyı tarif edememekten, kelimelerin yetkisiz kalmasından, kelimelerden, bir sürü şeyden, çok şeyden, bazı adamlardan, bazı kadınlardan, kedimizin bile bizim için bir şey yapamamasından ve bunun gibi bilimum şeyden bıktım ve nefret ediyorum.


sadece titriyorum, böcek gibi eziliyorum, tir tir titriyorum hem de, ne yapacağımı bilemiyor ve sadece kaçmak istiyorum. nereye olursa olsun. herhangi bir ülkede, herhangi bir sokak köşesinde yok olmak istiyorum belki de. bilmiyorum. acı çekiyorum gerçekten. bunu artık daha basit nasıl anlatabilirim bilmiyorum. daha fazla kelimelerle süslemeden nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama harbiden canım acıyor. neden acıyor? çünkü hiç umrumda değilmiş gibi davranmama rağmen önem verdiğim şeylerin bana yıllara yayılarak açtığı hasarlar beni mahvediyor. böyle olmamalıydı diyorum. böyle olmamalıydı. bu insanlar beni sevmeliydi. canım acıyor, gerçekten canım acıyor çünkü bu acıyla sadece ben yaşıyorum. sadece ben beraberimde taşıyor ve beraberimde kendi kendime kendi dünyamda yaşıyorum. bu acı sadece beni zehirliyor. anlatamıyorum ya anlatamıyorum! yemin ederim anlatamıyorum ve hiçbir şeyi anlatmayı becerememek bana sadece “ne güzel yazıyorsun, devam etsene” diyen ilk kişiyi boğup öldürme isteği getiriyor. yazamıyorum çünkü ulan, yazabilseydim böyle mi olurdu! yazabilseydim bu acının tek ortağı ben olmazdım. sadece savruk kelimelerle aklımı yavaş yavaş kaçırışımı anlatabiliyorum. ama sadece bu kadar da değil. seviliyorum da. çokça ve güzelce seviliyormuşum. inanmak istiyorum buna. bazen inanıp kendimi sevginin tatlı kollarına bırakıyorum. mutlu oluyorum. gerçekten mutluluktan sarhoş oluyorum. bazen gerçekliğini sorguluyorum hatta, gerçek olamayacak kadar saf ve masum bir mutluluk bu. seviyorum. çokça seviyorum, yavaşça seviyorum, çoklanarak seviyorum, katlanarak seviyorum. 



az önce bir hayvanmışçasına acıdan inleyerek ağladım dakikaları kaydettim. ve dinlediğimde bir tek ben kendime acıdım. bir tek ben kendimi anladım. bir tek ben o sesteki gizli yalvarışları anladım. bir tek ben hissettim. bir tek benim içime işledi. bir tek benim içim yandı. ve kendi haykırışlarımı dinlerken usul usul ağladım. yalnızlık bu işte. yalnızlık bu.

Yorumlar

Yorum Gönder

yorum yapsana?

popülerler