taksitle ölüm

en iyi yaptığın şeyi yapmaktan hiç şaşmamalıydın. şimdiyse elinde hiçbir şey kalmadı. hayat tarafından yumruk yumruğa dövülüp bir kenara atıldın. nakavt oldun. düşmekten en korktuğun hale düştün. hiç istememiştin yolun bu kadar sonuna gelmeyi. en iyi yaptığın şeyden uzaklaştın. sanatından uzaklaştın.yazmaktan uzaklaştın. burası senin kendinle hesaplaşma alanındı. kalıplara sığamadığın, parmağının ucunda oynattığın tek alanındı. kelimeler oyuncağındı. şimdilerde hastasın. gücün yok, vücut bile perişan. vücut sanki bir hapis. ayak bileğine bağlanmış bir pranga. gittiğin her yere taşı dur. hele bu kafa? ahhhh…kafam patlayacak gibi. gözyaşlarımsa retinamın sınırlarını zorluyor; sığamıyorum, gözyaşlarım da sığamıyor. hayat başımı döndürüyor. öyle bir haldeyim ki…alıp başımı uzaklara gitmek istiyorum. elimden hiçbir şey gelmiyor sanki. bitap düşmüşüm. hiçbir şeyim kalmamış elimde. nasıl bu kadar kısa sürede kaybedebildim her şeyimi? nasıl yine bu kadar dibe düşebildim? kendimden uzaklaştım. 

yumruk atmayı öğrendim. hayatın karşısında bir adım öne geçtim. 

çok uzun zamandır yumruk yumruğa dövülen bendim. yaka paça. bir oraya bir buraya fırlatılan, hayat karşısında bitap düşen bendim. tamam, kabul. bu tur nakavt oldum. ama yumruk sallamayı öğrendim. sevgilim öğretti. belki hayat burnumu kırdı, ağzımdan burnumdan kanlar getirdi, belki de bilincimi kaybettirdi. ama artık yumruk atmayı öğrendim. sadece gücümü geri almam gerek.

 

bir yerlerde bulundum. orada, burada, şurada. kendi hikayemi oluşturdum. herkes kendi hikayesini kendisi yazar zaten. yazdım, yazdım, yazdım…tüm gözyaşlarım tükenene kadar yazdım. parmaklarım yorulana kadar, birileri sesimi duyana kadar yazdım. neden hep acılar içinde yazdım bilmiyorum. yoruldum bundan.

 

i have to get up. 

i have to

    --must

wake up.

 

her şeyini kaybeden bir insan nasıl en baştan başlar? yazarken bile düşüncelerim çok dağınık. bir onu düşünüyorum bir bunu düşünüyorum esattaki evi tutacak mıyız onu düşünüyorum o evin geçmişini düşünüyorum geçmişlerimizi düşünüyorum insanları düşünüyorum… yarınımı düşünüyorum geleceğimi düşünüyorum nerelere gitmişim nerelerden gelmişim nerelere gidecekmişim alıp da başımı…ben

ben, böyle mi olacakmışım?

 

işte böyle. yazdıklarım bir girdap gibi. hiçbir yere bağlanmıyor. iğrenç. içimdeki iç sıkılmasını böyle dağınıkça kusarak atabiliyorum. 

hayatım da böyle zaten bu sıralar. hiçbir yere bağlanmıyor. 

yazarken yaşıyorum. yaşadıkça da yazmalıyım aslında.

 

belki oturup bir roman yazmalıyım.

kafamda çok karışık düşünceler var. delirdiğim belli oluyor mu acaba kelimelerimin savrukluğundan? neyse, bu karının da tarzı böyledir derler belki. bu karı da böyle delirmiş. bu karı da böyle deli deli yazıyor.

 

bu karı da amma deli yaşıyor.

bazen kendime haksızlık ediyorum. kendime en çok ben çektiriyorum. en büyük kötülüğü ben yapıyorum. kendime beklediğim saygıyı kendim göstermiyorum ki. 

aslında fark ettim ki,

kendimi kendim dövüyorum.

kendimle yumruk yumruğa bir kavgadayım. ağzıma sıçtıkça sıçıyorum. yakamdan tutmuşum, kendime kafa atıyorum. geçiriyorum yumruğu çenesine, dişlerim dökülüyor. neye uğradığımı şaşırıyorum.

 

evet kendime çektiriyorum. şimdiye kadar elde ettiğim şeyleri, kendimi bugünlere nasıl getirdiğimi unutuyorum. tamam, kendimi dövüyorum ediyorum ama yine ayakta durabilmişim. sadece sendeliyorum.

dünyadan çok yoruldum. bırakın bu ülkeyi, bu dünyada yaşamak istemiyorum.

alıp başımı çok uzaklara gitmek istiyorum. belki uzay boşluğunda süzülmek.

hayır. bir yandan da grandiyöz hayallerimi bırakamıyorum. zaten başıma ne geldiyse bu siktiğim hayallerinden geldi. hayal kurmak acı verici bir deneyim. hele ki hayallerinin çok uzağındaysan. bu siktiğim hayatı zaten hep hayal kurmakla geçecek. hayal kurmak, beklenti içinde bulunmak başarana kadar insanı acılar içine sokar. hep bir bunaltı.

çok daha iyi yerlerde olmam gerek. sanki bir bataklığa saplandım kaldım. zihnim eski hızını kaybetti sanki. aptallaşmak istemiyorum. direniyorum. aslında ben aptallaşmıyorum. aklımı kaybediyorum. acaba yazılarım öldükten sonra okunur mu? acaba tezer özlü gibi, ben de bir yer edinebilir miyim kendime bu yazı dünyasında? 

ya da louis ferdinand celine gibi, ben de zaten herkesin nefret ettiği birisiyim. 

bari herkesin nefret ettiği bir yazar olayım.

yine ne anlattığım belli değil. galiba yumruk yumruğa kavgamı kelimelere döküyorum. 

ben ne anlatıyorum?

kayboluyorum

acılar içinde kıvranıyorum

umutsuzluklar bastırıyor

aklımı kaybediyorum

yine ve yine ve yine ve yine

hatalar yapıyorum. 

elimdekileri düşürüyorum.

kendimi uçurumdan

iti

yorum

neden uyanamıyorum

neden kalkamıyorum

gözyaşlarımdan oluşan bir denizin içinde

boğuluyorum

yine buraları

terk etme vakti geliyor

peşimden gelen tek şey

aidiyetsizlik

 

ammmmınakoyduğumun karısı

sen ne yazıyorsun böyle

ne saçmalıyorsun böyle

belki de çok boktan yazıyorsun

bir çeneni kapatsana artık

beni yoruyorsun

hayatımızı siktin

amına koyduk her şeyin

çöktüm artık

gözyaşları içinde kaldım

yazdığım her şey boktan

işte mutsuzluk böyle bir şey galiba.

ağlayarak yazmak. kötü yazdığın için ağlamak.

bir zamanlar seni hayata bağlayan bu yazma uğraşının bile bir tat vermemesi, ona bile tutunamamak, onu bile becerememek.

belki de elinden iş gelmemesi mutsuzluk. kendine küfürler etmek. hıçkıra hıçkıra ağlayarak, bağırarak yazmak. kendini ölüme ikna etmek belki de. bitap düşmek, hastalıklar içinde eriyip gitmek. mutsuzluk, bir zamanlar açık olan tüm kapıların yüzüne çarpılarak kapanmasıdır. hala yüzsüz gibi çaresizce ve acizce yazmaktır. bir pazar akşamı, siktiğim ankarasının bir köşesinde, bir yurt odasında, cebinde beş kuruş paran yokken, ailenle uçurumun kenarına gelmişken, gittikçe bilincini yitirirken, insanlığını yitirirken, ateşler içinde kıvranmaktır. iyi yaptığın hiçbir işin olmaması işte mutsuzluk. parasızlık mutsuzluk. paran olduğu kadar varsın. paran yoksa, yoksun. kelimeler insanın karnını doyurmuyor. çıplak ve savunmasız hissetmektir işte mutsuz olmak. 

çok çıplak hissediyorum. anadan üryan. 

bari yeniden doğsaydım?

belki de mutsuzluk, o kadar bıkmaktır ki, ölmek istemektir.

ama celine’in de dediği gibi…ölmeyi de hak etmek gerekir.

peki, sen ölmeyi hak ettin mi?

yolun sonuna gelecek kadar yürüdün mü?

her şeyi denedin mi?

ölmeyi hak et.

sonra öl.

Yorumlar

  1. olumcul ama oldurmeyen, surunduren, o hastalik iste. umutuzluk.

    YanıtlaSil
  2. mediocricity is a terrible, terrible fate

    YanıtlaSil
  3. hak etmek zorunda kaldik hep. olmeyi bile hak etmek. iste butun sorun bu. belki.

    YanıtlaSil
  4. money, its a crime.

    YanıtlaSil
  5. ucurumdan ucuruma atlarken hayatin ellerinden akip, eriyip gidisini izliyormuscasina

    YanıtlaSil
  6. sour sour times

    YanıtlaSil
  7. en iyi yaptigin sey; en iyi yaptigin sey miydi, hep, yine? have you given up everything for it?

    YanıtlaSil
  8. ee fıstık gibi yazıyosun da, yılda bir post atıyorsun. yeni yazı yok mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. artik gunlugume yaziyorum…ama kimbilir, belki birkac yila post degil kitap paylasirim :)

      Sil
    2. galiba ben de öyle yapmalıyım, insanın çığlığı kendine atması lazım. bazen başkalarının duymasına imkan olmamalı, özellikle de duymasını en çok istediğin kişinin. kitap yayınlarsan okurum ama ahhahaha

      Sil
    3. yayinlar miyim emin degilim ama okumak istersen belki ulastirabilirim :)

      Sil
    4. yok ya ben almayayım, buradan takip ederim :)

      Sil
    5. ne benim yerime cevap veriyorsun len :p anonimite harika bir şey. birinci tekil, sen bir yaz da, paylaşmaya karar verirsen okuruz işte

      Sil
    6. bi tane takintili bi manyak vardi hayatimda o yazmistir yorumu xd

      Sil
    7. annen yazdi orospu cocugu xDxD

      Sil
    8. sen böyle devam et, bak bakalım o takıntılı manyak seni o okulda yürütüyor mu

      Sil

Yorum Gönder

yorum yapsana?

popülerler